Kireçlenmenin Tedavisi Var mıdır?
Osteoartritin küratif bir tedavisi olmamasına karşın, hastalığı tedavisi olmayan bir hastalık olarak görmek de doğru değildir.
Osteoartrit, yani kireçlenme tipi romatizma ile uğraşan hekimlerin en sık karşılaştığı sorulardan biri de “kireçlenmenin bir tedavisi olup olmadığı” konusudur. Aslında bu soruyu soran hastaların pek çoğu bunun mümkün olmadığını bilen, ancak tıptan yeni bir gelişme bekleyen kişilerdir. Bu kişilerin çoğu “tedavi” derken küratif bir tedaviyi yani hastalığı vücuttan tamamen söküp atan, oluşmuş olan yapısal değişiklikleri geri döndüren bir tedaviyi kastetmektedirler. Böyle küratif düzelme nezle, grip, ishal, pnömoni-zatüre gibi hastalıklar yani bazı enfeksiyon hastalıkları, gastrit, mide-barsak ülseri gibi hastalıklar, bazı iltihaplı romatizmalar ve hatta bazı kanserler için mümkün olmakla birlikte aslında primer hipertansiyon, diyabet, oturmuş inme, kalp yetmezliği ve koroner arter hastalığı gibi pek çok kronik hastalık için de mümkün değildir. Osteoartrit, yani kireçlenme tipi romatizma da böyledir ve şu an için hastalığın küratif yani yıpranmış olan kıkırdağı, kemiği eski normal haline getiren bir tedavi yoktur. Çünkü maalesef kıkırdak vücutta yenilenebilen dokulardan değildir. Buna karşın kireçlenmeyi tedavisi olmayan bir hastalık olarak da değerlendirmek doğru olmaz. Uygun tedavi ile kireçlenme tipi romatizmalı hastaların ağrılarını ve tutukluklarını gidermek, fonksiyonel durumlarını düzeltmek ve hayat kalitelerini artırmak pekala mümkündür.
Hastalığın yol açtığı ana yakınmalar olan ağrı ve tutukluğun giderilmesi tedavinin temelini oluşturur.
Hastalığın yol açtığı ana yakınmalar olan ağrı ve tutukluğun giderilmesi ilaç tedavisinin temelini oluşturur. Ancak ilaç tedavisi yanında hasta eğitimi, kilo verilmesi, sosyal destek sağlanması, fizik tedavi, egzersiz, iş tedavisi ve protez cerrahisinin de büyük önemi vardır. Ağrısını azaltmak için ağrı giderici ilaç verdiğimiz pek çok kireçlenmeli hasta bize “bu ilaç ağrı kesici mi, yoksa tedavi edici mi “ diye sorar ve “ağrı kesici ise ben almayayım, ben ağrıya katlanırım” der. Halbuki bu yaklaşım doğru değildir, ağrı çeken romatizmalı bir hastada uygun tedavi ile ağrının giderilmesi hem hastanın hareketlerini kolaylaştırır, eklemlerde kısıtlanma-donma gelişmesini önler, hem de hastanın yaşam kalitesini artırır. Ben ağrıya katlanırım deyip ciddi ağrısı varken ağrı giderici ilaç almayan hasta, elinde şemsiye yağmur yağarken yağmur bana ne yapacak deyip şemsiyesini açmamakta inat eden kişiye benzer.
Osteoartritte yaygın kullanılmalarına karşın etkili olmayan bazı tedavi yöntemleri mevcuttur.
Osteoartrit tedavisinde yaygın olarak kullanılmalarına karşın plasebodan (etken madde içermeyen ilaç) daha etkili olmayan bazı tedavi yöntemleri mevcuttur. Bunlardan başlıcaları şunlardır: 1-Eklem içi hiyaluronik asit uygulaması, 2-Glukozamino glikan, 3-Kondroitin sülfat, 4-Eklem lavajı ve 5-Artroskopik cerrahi. Kireçlenme tipi romatizmanın çok yaygın olması ve hastaların kireçlenmeyi önleyen ya da tedavi eden ilaç veya tedavi yöntemi beklentilerinin çok yüksek olması, bu hastalıkta etkisiz pek çok tedavi yönteminin çok rağbet görmesine yol açmıştır. Aslında bu tedavilerin çoğunun altında “umut tacirliği” yatmaktadır.
Eklem içine hiyaluronik asit uygulaması, eklem içine serum fizyolojik (tuzlu su) uygulamasından daha etkili değildir.
Eklem içine hiyaluronik asit uygulamasının etkinliği hakkındaki verilerin çelişkili olması ve çoğu çalışmadaki yöntem ve istatistik hataları nedeni ile, bu tedavi bir çok ülkede geri ödeme kapsamından çıkarılmıştır. Yakın geçmişte Danimarka’dan bildirilen randomize (raslantısal, tesadüfi), çift kör, 26 hafta izlem süreli bir klinik çalışmada ağrılı diz osteoartritinde diz ağrısının azaltılması, diz fonksiyonlarının düzeltilmesi ve analjezik ihtiyacının azaltılması açısından eklem içine hiyaluronat uygulamasının 2 ml veya 20 ml serum fizyolojik (tuzlu su) uygulamasından daha etkili olmadığı bildirilmiştir (Scand J Rheumatol 2008; 37:142-50).
Glukozaminoglikan ve kondroitin sülfat kombinasyonu plasebodan daha etkili değildir.
Bu iki ajan uzun yıllardır ABD’nde ve birçok Avrupa ülkesinde ve son yıllarda ülkemizde gıda katkı maddesi olarak marketlerde satılmaktadır. Bu iki maddenin gerek diz, gerekse kalça osteoartritinde hem ağrının giderilmesi hem de yapısal değişikliklerin yavaşlatılması açısından plasebodan daha etkili olmadığını gösteren pek çok klinik çalışma ve meta-analiz vardır. Bu çalışmalarda plasebo cevabının yüksek oranlarda olması, “ama bana çok iyi geldi” şeklindeki gözlemlerin aslında plasebo yanıtından kaynaklandığını göstermektedir. (NEJM 2006; 354: 795-808; Ann Intern Med 2008; 148: 268-77)
Eklem lavajı ve artroskopik cerrahinin de osteoartritte bir yarar sağlamadığı gösterilmiştir.
Gerek eklem lavajının (eklemin içine sıvı verilip geri alınmak sureti ile yıkanması), gerekse artroskopik cerrahinin de osteoartritli hastalarda bir yarar sağlamadığı randomize kontrollü klinik çalışmalar ile kanıtlanmıştır. NEJM’in 11 Eylül 2008 sayısında yayımlanan randomize, kontrollü bir klinik çalışmada ABD’nden Kirkley ve arkadaşları diz osteoartritinde artroskopik cerrahinin optimal farmakolojik ve fiziksel tedaviye bir katkı sağlamadığını göstermişlerdir.
Evet bu ay da yerimiz bitti. Gelecek ay yeniden buluşmak ümidi ile herkese ağrısız, sağlıklı ve güzel günler dilerim.
Numune Gazetesi 2(9):7,2011